Tarih 17.05.2012' di. Saat 09.30 ve ben Kayseri otobüsündeyim. Hiç tahmin etmediğim bir tarihte hayalimdeki Kayseri'ye doğru yola çıkmıştım. Yol beş saatlik bir yoldu ama sanki otobüs hiç ilerlemiyordu. Evet, Furkan'a beş saat kalmıştı. Ve nihayet Kayseri otogarındayım. Otogarda oturduğum yerlere mübarek yerlermiş gibi davranıyordum. Acaba Furkan da burada oturmuş mudur diye düşünüyordum. Öğle namazını kıldıktan sonra yola düştük. Merkezde beni Beyza ve Dilan kardeşlerim bekliyordu. Çok şükür birbirimizi bulduk ve kucaklaştık. İlk kucaklaştığımızdan hissettiğim şey, sanki önceden arkadaşmışız hissiydi, birbirimize öyle sarılmıştık. Yemek yiyorduk ancak konuşmaya harcadığım enerji yemek yemeğe harcadığım enerjiden daha fazlaydı. Sizin Kayseri’de ki faaliyetleriniz neler? Onlar hararetli hararetli anlatıyorlar sonra onlar soruyorlar ben anlatıyorum. Bu beyin fırtınası gece 04.00'de kadar sürdü. Yemekten sonra önce nereye gitmek istediğimi sordular. Furkan Doğan adına açılan gençlik binasına mı yoksa kültür evine mi ya da Reşadiye'ye mi? Elbette ki cevap tekti. Yolar Reşadiye için bitmiyorken başka bir yere gitseydim sabrım doruğa çıkardı. Çok şükür ki beni ilk Reşadiye'ye götürdüler. Reşadiye neresi diye sorabilirsiniz? Reşadiye, Furkan'ın dirisinin yattığı bir mezarlık. Mezarlıktan bir durak sonra inmiştik. Orada Furkan Doğan Kültür Evi vardı. Bu ev Furkan'ın resimleri ile doluydu onun hayatını anlatan yazılar vardı. O evde kızların yanında söz verdim ağlamıyacağıma dair ve ağlamadım da. Çünkü Furkan’ın babası Ahmet abi oğlunu sağ beklerken cenazesi ile aldığında Kayseri'ye bu haberi telefonda eşine şöyle haber vermişti; sen artık şehid annesisin... Eşi bunu duyduğunda oğluma damatlığını giydirmişler demişti. Abisi Mustafa ise bu ev cenaze evi değil düğün evidir demişti... Anlayacağımız Furkan’ın evindeki herkes bu olayı Allah'ın rahmeti olarak okumuşlardı. O zaman biz kimiz ki ağlayalım?! Reşadiye mezarlığına doğru yürümeye başladık, çok az kalmıştı. Evet görünüyordu mezarlık ve dalgalanıyordu Filistin bayrağı ve bizim bayrağımız. Furkan’ın mezarındaki o dakikaları anlatmamı kimse beklemesin benden yazdıklarım yaşadıklarımın kekeleme halidir. İkindi ezanı okunmuştu. Mezarlığın yanında bir teyzenin evinde namaz kıldık. Namazdan sonra bir dua ettim. Duanın benimle Rabbim arasında özel bir diyalog olduğunu geminin vurulmasından sonra anlamıştım... Birçok şeyi anladığım gibi... Duam da ''Allah'ım Furkan'ın öldüğüne hiç inanmadım o hep konuştu ve hep benim hayatımı değiştirdi. Buraya kadar geldim mezarında da benimle konuşsun bana bir şey söylesin'' dedim. Ve mezarlığa girdik. Orada okuduğum Fatiha ne güzel bir fatihaydı. Mezarın başında çok güzel şeyler yaşadım ama şu kadarını size anlatacağım; duamın karşılığını Rabbim verdi. Furkan benimle konuştu. Bu yazıyı da onun için yazıyorum. Furkan konuşuyor. Gidin ve dinleyin. Kayseri’ye gitmeden Furkan'ı tanıyorum demeyin. Allah razı olsun beni bu yolculukta yalnız bırakmayan Beyza kardeş bana baktı ''Sana Furkan ile ilgili bir şey anlatayım mı?'' dedi. Sanki kalbim duracaktı çünkü Beyza değil Furkan konuşacaktı... Duam konuşacaktı... Ve başladı anlatmaya. Furkan beş yaşındayken annesi ile gezmeye gidiyorlarmış. Furkan balon istemiş annesi ise canım şimdi giderken elimizde kalabalık olur dönüşte alalım demiş. Ama fark etmiş ki Furkan'ın içi burkulmuş. Biraz ilerledikten sonra o mahallenin delisi (bu deli ki çocuklar neyi sevse onu eline alır onu hiçbir çocuğa vermez, hepsini peşinden koşturur, ağlatırmış) koşarak Furkan'ın önünde duruyor elindeki balonu Furkan'a veriyor. Annesi şaşkın, delinin Furkan'ın balon istediğinden haberi yok, olsa da çocukları ağlatan bir deli. Annesinin şaşkınlığını beş yaşındaki Furkan gideriyor... Bakın olayı nasıl izah ediyor. Anne sen bana dememiş miydin ne istersen iste Allah'tan iste o en güzelini verir. Bende balonu Allah'tan istedim. Ve Furkan konuşmuştu. Fatiha suresinin dördüncü ayetini tefsir etmişti. Beş yaşında kuran dersi veriyordu. 19 yaşında şehit olunca beş yaşında tefsir dersi vermesi şaşırtmamalı bizi. İşte Kayseri böyle bir yerdi. Furkan'ın memleketiydi. Kayseri yolculuğum Adem Özköse'nin ''Suriye de Yaşananlar'' konferansı ile devam edecek bunu Kayseri yolculuğu 2'ye bırakmak istiyorum. Allah'a emanet olun. Selam ve dua ile... Melek Nur KOÇYİĞİT, Malatya 01.11.2012 |